Yüzyıllar boyunca hüküm süren bir uygarlığın başkentini sizce bir yazıya sığdırabilmek mümkün olur mu? Tüm dünyada konuşulan dili, ortaya çıktığından beri dünyanın her yerinde tanınan kültür ikonları, müzik tarihine damga vurmuş grupların ana vatanı, edebiyatta, sanatta, sporda efsane isimlerin çıktığı, günümüzde hâlâ monarşinin saygı gördüğü bir ülke desek tahmininiz kolaylaşır mı? Evet, bildiniz! Bu ay sizlere güzel bir Londra rehberi hazırladık.
Londra, anlatmakla bitmeyen, tam anlamıyla kozmopolit diyebileceğimiz bir başkent. Sarayları, müzeleri, festivalleri, sokakları, spor müsabakaları, konserleri saymakla bitmiyor neredeyse. Burada kısa bir tatil planlıyorsanız şehre haksızlık edersiniz, bizden söylemesi.
İçindekiler
Hepimizin çok iyi tanıdığı İngiliz kültür ikonları
Yazımıza başlarken sizlere İngiltere’de her yerde göreceğiniz kültür ikonlarından biraz bahsedelim. Öncelikle İngiltere anayasaya dayalı meşruti monarşi ile yönetiliyor. Ülkede kraliyet ailesinin yasal olarak kesin bir hükmü olmasa da halkın gözündeki saygısı çok yüksek. Bu nedenle İngiltere’nin başlıca kültür ikonu, şu an kraliyet ailesinin başında olan Kraliçe 2. Elizabeth. Kraliyet ailesinin düğünleri ve törenleri de sadece İngiltere’de değil, tüm dünyada merakla takip ediliyor. İngilizler ölçü ve para birimleri, trafik akış yönleri ve çeşitli toplumsal kurallarıyla dünyanın geri kalanından çoğunlukla ayrılıyor. “Union Jack” adını verdikleri ve neredeyse her yerde kullanılan Birleşik Krallık bayrağı, gri İngiltere atmosferinde dikkat çeken kırmızı iki katlı otobüsleri ve telefon kulübeleri, sütlü çay alışkanlıkları ve 2. Dünya Savaşı’nda halkı motive etmek için hazırlanıp kullanılmamasına rağmen yıllar sonra tüm dünyada sosyal medyayı kasıp kavuran “Keep Calm and Carry On” sözü İngiltere’nin sayılamayacak kadar çok kültür ikonlarının başında geliyor.
Bu köklü kültüre başkentlik yapan Londra, tüm bu nimetlerden fazlasıyla nasibini almış bir şehir. Her noktasında mutlaka katılabileceğiniz bir etkinlik, gezebileceğiniz bir müze var. Bu şehrin tabii ki kaçırılmaması gereken ilk noktası dünyanın en ünlü baskül (açılıp kapanabilen anlamına geliyor) köprüsü Tower Bridge ve çevresi. Köprünün hemen bitiminde yer alan Londra Kalesi de şehrin en önemli tarihi yapılarından. Bu bölgede mutlaka görmeniz gereken diğer yerler ise, İngiliz ve dünya edebiyatının en önemli ismi Shakespeare’in ünlü oyunlarının sergilendiği Globe Theatre, Tate Modern, St. Paul’s Katedrali ve ücretsiz gezebileceğiniz İngiltere’nin en kapsamlı müzelerinden Museum of London.
Londra’nın farklı bölgeleri ve farklı deneyimleri
Londra’yı gezmek için bölge bölge ayırmak çok işinize yarayabilir. Bu bağlamda size tavsiye edeceğimiz ilk bölge Buckingham Sarayı ve çevresi olur. Bu bölge içerisinde kraliyet ailesinin Londra’da yaşadığı yer olan Buckingham Sarayı, kraliyet ailesinin düğünlerinin, cenazelerinin ve taç giyme törenlerinin yapıldığı ünlü kilise Westminster Abbey, İngiltere’nin meşhur Parlamento Binası ve tabii ki ikonik saat kulesi Big Ben bu bölgede görmeniz gereken yerlerin başlıcaları. Bu arada size Big Ben hakkında bir bilgi daha verelim. Big Ben bu ünlü kulenin değil, saat kulesinin içindeki çanın adı. Kulenin ismi ise aslında Elizabeth.
“Londra’nın en meşhur simgesi nedir?” diye sorarsanız size birçok cevap verebiliriz ama London Eye, sanırız Londra’nın en dikkat çekici simgesi. Yerden 135 m yükseğe çıkan ve harika bir şehir manzarası sunan “Londra’nın Gözü” tam yedi yılda yapılmış. Şansınıza hava açıksa, düz bir coğrafyaya sahip Londra’nın 40 km ilerisini görebiliyorsunuz London Eye’dan.
Londra müzelerini gezmeden olmaz!
Londra için tam bir müzeler şehri desek sanırız yanlış olmaz. Dört bölümden oluşan ve içerisinde dinozorlardan anatomiye, uzay mekiğinden mavi balina maketine kadar doğa, insan ve teknolojiye dair her şeyi bulabileceğiniz National History Museum, içerisinde şaşırtıcı sayıda Türkiye’den tarihi eser bulunan Victoria & Albert Museum, Londra’da sanatın kalbinin attığı yer olan Royal Albert Hall ve hemen yakınlarındaki dünyaca ünlü Hyde Park bu bölgede yer alan dikkat çekici noktalardan.
Dedik ya Londra tam bir müzeler şehri diye, British Museum’u burada saymasak haksızlık ederiz bizce. Dünyanın her medeniyetinden örnekleri barındıran müzenin dışında, ülkemizde de bir şubesi açılan Madame Tussauds Museum, ünlü İngiliz roman karakterine adanmış Sherlock Holmes Museum ve dünyaca bilinen eserlerin sergilendiği National Gallery ve dünyanın en büyük kütüphanesi British Library’yi görmeden Londra gezisini tamamlamayın deriz.
Dünyanın önde gelen üniversitesine de adını veren Oxford, şehrin sakinlerinin Londra’nın merkezi kabul ettikleri ve tam ortasında yer alan görkemli Nelson Sütunu’yla Trafalgar Square, birçok film galasına ev sahipliği yapmış çok sayıda sinemaların bulunduğu Leicester Square, rock punk tarzındaki dükkanlarıyla ilginç ve eğlenceli Camden Town ve Julia Roberts ve Hugh Grant’in başrollerini paylaştığı aynı isimli film ile meşhur olan, yan yana dizilmiş rengârenk evlerin bulunduğu sokaklarıyla şirin mi şirin Notting Hill Londra’nın sembollerinden diyebiliriz.
Ayrıca şehir merkezinden trenle rahatlıkla ulaşabileceğiniz, başlangıç boylamının geçtiği yer olarak kabul edilen ve tüm dünya saatlerinin buradaki saate göre ayarlandığı Greenwich görmeniz gereken yerler arasında.
Dünya mutfağından lezzetlerle dolu Londra
Tüm bu gezilerde tabii ki acıkacağınızı da tahmin ediyoruz. İngiltere’de ilginç olan detay ise bu kadar köklü bir kültüre sahip olan bir milletin çok kısıtlı bir mutfak kültürü olması. Kısıtlı mutfak kültürü deyince gözünüz korkmasın. Londra, tam bir kozmopolit şehir olduğu için dünya mutfağının en çeşitlisini ve en iyilerini bulabiliyorsunuz. Kendi mutfaklarının en önemli yemeği ise fish and chips. Londra’da bu yemeğin farklı varyasyonlarını yapan onlarca restoran mevcut. İngiliz mutfak kültürüne dair söyleyebileceğimiz diğer şey ise, ikonik çay seremonisi olan afternoon tea. Beş çayı olarak bildiğimiz bu merasim, İngiliz kültürünün en önemli parçalarından. Shortbread adını verdikleri çöreğimsi ekmeklerin yanında çeşit çeşit reçeller, tereyağı ve kanepelere eşlik eden sütlü çay, zarif İngiliz porselenleriyle servis ediliyor. Bunun dışında et ve yumurta odaklı English breakfast da dünyada tanınan bir kahvaltı çeşidi.
Buraya yazmakla bitiremeyeceğimiz İngiltere ve İngiliz kültürü, dünyayı sanatta, sporda, müzikte etkisi altına almış güçlü bir kültür. Bu köklü kültürün başkentinde de günün her anı yapacak bir etkinlik, gezilecek bir müze, denenecek bir mutfak ve gidilecek bir dükkân mutlaka bulunuyor. Londra’dan nelerle dönersiniz bilemiyoruz ama çayın büyük önem taşıdığı bu kültürün en ünlü dükkanlarından Twinings’e uğrayıp sevdiğiniz çaylardan almayı unutmayın deriz. Tripuck Londra uçak bileti alarak gerçekleştirdiğiniz bu seyahatinizi tamamlayıp ülkenize döndüğünüzde Londra’dan aldığınız çayınızı yağmurlu bir günde yudumlarken bu güzel geziyi yâd edersiniz.